22 Ekim 2025

Üniversitemizde Çevre ve İklim Gençlik Zirvesi Gerçekleştirildi

Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü tarafından yürütülen ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilen, Türkiye Ulusal Ajansı tarafından desteklenen Erasmus+ KA154 Gençlik Katılımı kategorisinde Gençlik Stratejisinin Geliştirilmesi Projesi kapsamında “Çevre ve İklim Gençlik Zirvesi” düzenlendi. 
Kocatepe Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Cengiz, Meslek Yüksekokulları Koordinatörü ve Meslek Yüksekokulu Prof. Dr. Özgür Selvi, Fatma Şenses Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Şükrü Dilsiz ile akademik personelimiz ve öğrencilerimiz katıldı.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan etkinliğin açılış konuşmalarını Üniversitemiz Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı, Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı ve Proje Koordinatörü Prof. Dr. Hasan Yaylı yaptı. Gençlerin çevre politikalarına katılımının önemine vurgu yaparak, sürdürülebilir bir gelecek için atılan her adımın kıymetli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hasan Yaylı, ‘’Avrupa Birliğinin bir çevre politikası noktasında üye ülkelerinin üzerinde ittifak ettiğini işaret eden bir metin olarak karşımızda durur. Biz 2021 sonrası süreçte bu mutakabatı kendi metinlerimizde içselleştirmeye başladık. 2021 yılına kadar bir miktar mesafeli duruyorken geldiğimiz noktada ortaya koyduğumuz felsefeye ve onun taraf ülkelere önerdiği uygulamalara bizde taraf olma irademizi Yeşil Mutakabat Uyum Belgemiz ve İklim Kanunumuzla gerekli referansta bulunduk. Ancak hem çevre politikaları hem de Yeşil Mutakabat kapsamında çok güçlü bir müktesebat olmasına karşılık bu müktesebatın uygulamada aynı karşılığı bulmadığına dair Avrupa Komisyonu İlerleme Raporları’nda çevre başlığında bunu net olarak görebiliyoruz. Müktesebat uyumundaki ileri düzeydeki performansımızın uygulamada aynı şekilde gerçekleşmiyor olması temel sebeplerinden birinin bu konuyla ilgili yeterli farkındalığın toplumsal tabanda olmadığını görüyoruz. İnancımızda, yeryüzündeki her varlık Allah’ın varlığına delalet eden birer ayet olarak kabul edilir. İnsan ise bu ayetlerin emanetçisidir. Onları koruyarak, gerektiği şekilde kullanıp sahibine yani Allah’a iade etmekle yükümlüdür. Bu, sadece çevre bilinci değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluktur. Cengiz Aytmatov’un ifadesiyle biz bir toprağı ‘anne’ metaforuyla tanımlarız. Bu bakış açısı, doğaya olan yaklaşımımızın ne kadar derin ve saygıya dayalı olduğunu gösteriyor.’’ ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Hasan Yaylı, kamu kurumlarının Yeşil Mutabakat temelli iklim kriziyle ilgili birçok projeyi hayata geçirdiğini ancak bu projelerin etkisinin artırılması için toplumsal farkındalık çalışmalarına daha fazla ihtiyaç olduğunu ifade etti.
Açılış konuşmasının ardından konuşma gerçekleştiren Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan, ‘’Gençlerin ve öğrencilerimizin bu projelere katılımı bizler için çok önemli. Üniversitemizin özellikle üniversite dışı mali kaynaklara proje başvurusu yapması ve fonlayıcı kuruluşlarımızın hem ulusal hem de uluslararası fonları kullanma gayretimiz gün geçtikçe artmaktadır. Buna örnek olarak Gençlik ve Spor Bakanlığımızın ÜNİDES Projelerindeki hızlı ivme, yine TÜBİTAK’ın 2209 öğrenci projelerindeki hızlı yükselişimiz bunun bir kanıtıdır. Ulusal Ajansımızın, uluslararası fonlardan elde ettiği bu kazanımlarla bu tür projeleri desteklemesi de bizler içinde ciddi prestij kaynağıdır. Gençliğimizin geleceği konusunda endişelerimizin arttığı iklim değişikliği gibi çevreye ilgi gibi konularda özellikle bu tür projelerin desteklenmesi bizleri ziyadesiyle memnun etmektedir. İleri geri dönüşüm tabiriyle bütün atıkların değerlendirilmesine odaklanmamız gerekiyor. Yakın Geleceğin Büyük Türkiyesi’nde sizlere büyük görev düşmektedir. Ben Veteriner Fakültemizde Hayvan Besleme Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyesiyim. Araştırma konularımdan bir tanesi Kalecik ilçesinde üretilen ‘Kalecik Karası Üzümü’ var.  Bunu genelde fabrikalar sıkıp şarap yapıyorlar ve geriye kalan kısmına posa diyorlar. Bu posayı biz hayvan beslemede kullanıyoruz. Sebebi ise tüm dünyada ‘inekler metan gazı üretip ozan tabakasını deliyor diye’ ineklerimizi suçluyorlar. Metan gazını azaltan bir yöntem olarak üzüm posasını değerlendiriyorum. Türkiye, tüm uluslararası anlaşmalar gereği çevreye duyarlılık ve iklim değişikliği konusunda hep ilk başlarda olmuştur. 2000 yılların başında özellikle ihraç edilen incir, fındık gibi ürünlerin fumigasyonunda kullandığımız bir kimyasalın çevreye zararlı etkisi sebebiyle yasaklanacağı bildirildiğinde Türkiye bunu yasaklayan ilk ülkelerden olmuştur. Hasan Hocamız dinimizden ve geleneğimizden bahsetti. Bunların gereği olarak sizlerin çevreye ne kadar duyarlı olduğunuzu ve olacağınızı tahmin edebiliyoruz. Bu projenin hem vatanımıza hem de tüm dünyaya faydalı olmasını temenni ediyorum.’’ şeklinde konuştu.
Zirve kapsamında ayrıca “Yeşil Mutabakat ve Gençlik” temalı bir tanıtım videosu izletildi. Video, gençlerin çevreye olan duyarlılığına ve iklim kriziyle mücadeledeki kararlılığına ışık tuttu.

Programın dikkat çeken bölümlerinden biri de “Gençliğin Yeşil Gelecek Manifestosu”nun okunması oldu. Manifestoyu, proje gönüllülerinden Hurşit Berat Kürkçü ve Elif Zeynep Erdoğan okurken, işaret dili çevirisini Gülhan Şimşek gerçekleştirdi. Manifesto, gençliğin sürdürülebilirlik, doğaya bağlılık ve iklim adaletine dair güçlü duruşunu ortaya koydu.

Zirvenin en önemli oturumlarından biri olan “Çevre ve İklim Gençlik Paneli” ise Prof. Dr. Hasan Yaylı’nın moderatörlüğünde gerçekleşti. 
İlk Panelist Siyaset ve Kamu Yönetimi Topluluk Başkanı Betül Zehra Koçoğlu, sunumunda “Yeşil Mutabakata Yönelik Gençlik Stratejisi ve Politika Önerileri” raporunu tanıttı. Zehra, konuşmasına bu raporun TR71 Bölgesi’nde (Kırıkkale, Nevşehir, Niğde, Kırşehir ve Aksaray) yürütülen saha çalışmaları ve gençlik odaklı katılımcı toplantılarla şekillendiğini belirterek başladı. Bu sürecin sonunda gençlerin çevresel sorunlara dair çözüm önerilerinin derlenerek bilimsel bir rapora dönüştürüldüğünü ifade etti. Ardından Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın sadece bir çevre politikası değil, tüm sistemleri dönüştürmeyi hedefleyen yeni bir kalkınma modeli olduğunu vurguladı. Bu dönüşümde gençlerin sadece izleyen değil, karar veren ve uygulayan aktörler olması gerektiğini dile getirdi. Zehra, dört temel politika alanı sundu: gençlerin doğayla yeniden bağ kurması, çevresel eğitim ve farkındalığın artırılması, gençlik girişimlerinin desteklenmesi, biyoçeşitlilikte gençlerin aktif rol alması. Sunumun ikinci bölümünde ise Yeşil Mutabakat’ın ekonomik boyutuna değinerek, gençlere yönelik yeşil istihdam ve beceri geliştirme politikaları üzerinde durdu. Bu kapsamda Yeşil Beceri Akademileri kurulması, genç kadınlara pozitif ayrımcılık uygulanması ve fosil sektörlerden etkilenen gençlere yeniden beceri kazandırma programları önerdi. Konuşmasını “Yeşil dönüşümün yükünü gençlerin sırtına değil, iradesine emanet etmeliyiz” diyerek tamamladı.
Panelin devamında söz alan Türkiye Ulusal Ajansı Gençlik Programları Koordinatörü Alim Sarıaslan, Çevre ve İklim Gençlik Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, sürdürülebilir yaşamın yalnızca bir çevre meselesi değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal bir sorumluluk olduğunu vurguladı. Avrupa'dan örneklerle başlayan konuşmasında, Fransa’da 2025 yılından bu yana atık yönetiminin tam anlamıyla uygulandığını ve tuvalet kağıdı ile kulak çöpü dışında tüm atıkların yerinde ayrıştırıldığını belirtti. Avrupa’daki tekstil atıklarının Afrika'da “tekstil dağlarına” dönüştüğünü ifade eden Sarıaslan, "Kullan-at" ve "modası geçti" gibi tüketim kalıplarının dünyayı yaşanmaz hale getirdiğine dikkat çekti. Kendi yaşam pratiğinden örnek veren Sarıaslan, 1996 yılında aldığı ceketi hâlâ giydiğini ve bunu çevresel farkındalıkla yaptığını belirtti: “Yalın ve sade yaşamak, doğaya duyduğumuz saygının bir yansımasıdır. Popüler kültürden uzaklaştıkça, sürdürülebilirliğe yaklaşırız.” İfadelerini kullandı. Avrupa Birliği projelerinde belirlenen dört temel önceliğe de değinen Sarıaslan, iklim değişikliği ve çevre, dijitalleşme, aktif katılım ve dahil etme başlıklarının bugünün gençliği için bir yol haritası sunduğunu belirtti. Özellikle aktif katılım ve dahil etmenin bu zirvede gençler tarafından başarıyla hayata geçirildiğini vurguladı. Genç konuşmacı Betül Zehra Koçoğlu’nu örnek göstererek şunları söyledi: “Bugün burada Zehra’yı dinledik. Belki yarın bir akademisyen, bir belediye başkanı ya da ülke yönetiminde karar verici olacak. Çünkü bu konuyu bugün burada içselleştirdi. 20 yıl sonra bir üniversite öğrencisinin işini kolaylaştıracak adımları, Zehra gibi gençler bugünden atıyor. Zehraların sayısı arttıkça hem ülkemiz hem dünyamız kazanacak.” şeklinde konuştu. Konuşmasında atıkların doğru yönetilmesi gerektiğine de değinen Sarıaslan, atıkların birer maliyet değil, potansiyel birer sermaye olduğunu ifade etti. Bir kilo pamuğun üretimi için tonlarca su harcandığını, otellerde ya da evlerde tabağımıza alıp tüketmediğimiz her domatesin aslında boşa harcanan su ve kaynak anlamına geldiğini dile getirdi: “Ülkemiz bugün ciddi bir gıda enflasyonuyla karşı karşıya. Bunun temel nedenlerinden biri israf. Pazardan aldığınız ürünle çöpe attığınız ürünü karşılaştırın. Eğer attığınız daha fazlaysa, enflasyonla baş edemezsiniz. Tabağınızdaki domatese, sanki kendi emeğinizle üretmişsiniz gibi saygı göstermelisiniz.” dedi.
Çevre ve İklim Gençlik Zirvesi’nin kapanış konuşmasını yapan Gençlik ve Spor Bakanlığı Eğitim Araştırma ve Koordinasyon Genel Müdür Yardımcısı Erkan Şamiloğlu, çevre sorunlarının günümüz dünyasında en kritik başlıklardan biri haline geldiğini vurgulayarak, “Bu zararı bizler veriyorsak, çözüm yollarını da biz üretmek zorundayız” ifadelerini kullandı. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın gönüllü gençlik çalışmaları kapsamında çevre bilincine özel önem verdiklerini belirten Şamiloğlu, bakanlığın ilan ettiği altı gönüllülük başlığından birinin çevre olduğunu ve bu alanda çeşitli uygulamalar hayata geçirdiklerini ifade etti. Gençleri çevre gönüllülüğü konusunda bilinçlendirmek ve farkındalık kazandırmak için özel programlar geliştirdiklerini belirten Şamiloğlu, şunları söyledi: “Tarım kampına dönüştürdüğümüz gençlik kamplarımız oldu. Gençlik merkezlerimizin önünde hobi bahçeleri oluşturduk. Sıfır Atık yaklaşımını sadece söylemde değil, uygulamada da benimsiyoruz. Personelimizle birlikte, yediğimiz yemeği bile ayrıştırarak bu süreci sahiplendik. Şimdi bu uygulamaları yurtlara yaymaya başladık.” Ağaç dikimi konusunda da gençlerin sürece aktif olarak dahil edilmesini önemsediklerini vurgulayan Şamiloğlu, bu sahiplenme duygusunun çevreye bağlılığı artırdığını ifade etti: “Devlet bir orman diktiğinde orası devletin olur. Ama genç bir fidan diktiğinde, o orman artık onun ormanı olur. Sahiplenir, korur, geliştirir. Biz her gencimizin bir ağacı olsun istiyoruz. Çünkü doğayla kurulan bağ, aidiyet duygusunu da beraberinde getiriyor.” Konuşmasında çevre sorunlarının çözümünde gençlerin rolünün hayati olduğuna dikkat çeken Şamiloğlu, bu tür zirvelerin hem bilinç oluşturma hem de somut politikaların temelini atma açısından büyük değer taşıdığını belirtti. “Geleceğe daha yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak, gençlerin çevre bilincini yalnızca bilgi düzeyinde değil, davranışa dönüştürerek sahiplenmesini sağlamalıyız. Bakanlık olarak biz bu sürece her alanda katkı sunmaya devam edeceğiz.” Konuşmasını gençlere yönelik bir çağrıyla tamamlayan Şamiloğlu, çevreyle kurulan her bağın aynı zamanda bir sorumluluk olduğunu vurguladı: “Bir ağaca dokunan el, geleceğe dokunur. O yüzden her birinizin bu sürecin aktif bir parçası olacağına inanıyor, çevre için gönüllü olan tüm gençlerimizi yürekten selamlıyorum.”
Program, panel sonrası plaket takdimi ile sona erdi. Etkinliğin kapanışında, katılımcılara teşekkür edilerek, çevre konusunda ortak bilinç oluşturmanın ve birlikte hareket etmenin önemi bir kez daha vurgulandı. Zirve, şu sözlerle tamamlandı: “Gelecek bizim, gezegen hepimizin!”